12 Ağustos 2013 Pazartesi

Artık Okuyoruz...

Benim Rüzzz kuzum adına yaraşır bir şekilde, 5 yaşını 1 ay geçe,kendisinin bile farkında olmadığı bir biçimde (nasıl öğrendin diyenlere "bilmem,kendiliğinden oldu" cevabını veriyor) kimseye çaktırmadan, ansızın,sessiz sakin okumaya başladı.


YA'dan da alışık olduğum bu duruma(hemen hemen aynı dönemlerdi fakat RU biraz daha hızlı çıktı) açıkçası RU da hazırlıksız yakalandım.Zira YA okumaya hazır ve hevesli idi bu nedenle sürekli sorgulardı dolayısıyla yakın zamanda okuyacağını kestirebiliyordum.Fakat RU sessiz sedasız, belki abisinin ödev çalışmaları sırasında kaptıklarıyla hazırladı kendini ve ansızın döküverdi tüm biriktirdiklerini ortaya.

Fotoğraf o dumura uğradığımız andan bir kare.Rutin uyku öncesi kitap okuma hazırlıkları sırasında eline geçirdiği "Dev Şalgam" adlı kitaptan bir iki kelime mırıldanınca önce göz aşinalığı kurduğu kelimeler olduğunu düşünüp üstünde durmadım fakat devamı gelince bir kucaklayıp havalara zıplatmadığımız kaldı çocuğu..

Biricik kuzum ZE'de geride kaldığını düşünüp eziklik hissetmiş olacak ki "anne bak bende okuyabiliyor muyum?" diye elindeki kitaptan kelimeleri harf harf okuyarak takdir bekledi tarafımızdan,ee bizde ettik tabi ;)
Hiiiçççç acele etme bebeğim,abin ve ikizin seri çıktı biraz,sen geriden ama keyifle arşınla o yolları..Üstelik ben senden başka dallarda çoookk umutluyum...
Dilerim annenin yapamadığını sen yap; güzel sanatların herhangi bir dalında eğitim gör ve seni mutlu edecek, aşık olduğun bir mesleğe sahip ol..

Ne yaparlarsa yapsınlar ama hep mutlu olsunlar,tüm anne kuzuları...

2 Ağustos 2013 Cuma

Affet blogcum seni pek ihmal ettim...

Ahhh be blogcum,ne oldu bize böyle???
Pek ayrı düştük nicedir...
Senin yerin başka kalbimde diyeceğim ama inandırıcı olmayacak biliyorum,o nedenle bütün mazeretlerimi bir kenara bırakıp hiçbir şey olmamış gibi kaldığımız yerden devam ediyorum :)

Nisandan bu yana pek çok gelişme oldu yaşamımızda;şükür ki büyük bir kısmı olumlu ve keyifli gelişmeler iken hüzünlendiren durumlar da olmadı değil maalesef..

Kronolojik olarak kısa kısa özet geçeyim:

* Benim asırlık çınar babannem ne yazık ki artık hayatta değil.( 07 Haziran 2013 Cuma ). 90 larını süren atom karıncam canım babannem herkese nasip olmasını dileyeceğim bir hayatı geride bırakarak artık gitmeyi çok istediği yere vardı sonunda.Hiç ölmeyecekmiş gibi,ben varolduğum sürece o hep hayatımızın bir parçası olacakmış gibi gelirdi oysa...Her telefon görüşmemizde "emanetini almadı" diyerek artık hayatla bağlarını koparmış görüntüsü verse de aslında O, yaşama sıkı sıkıya bağlı,sağlığına oldukça dikkat eden,dakka yerinde durmayan,son birkaç sene dışında her işini kendi yapan,sabahın 5 inde kalkıp işine gücüne bakan,etini,sütünü,yoğurdunu, yumurtasını eksik etmeyen,oldukça matrak,şen şakrak,kin tutmak nedir bilmeyen nev-i şahsına münhasır bir insandı O...Ölümünün ardından torun tombalak tüm ailenin günler boyunca gülümseyen yüzlerle ona dair anılar hakkında konuştuğu bir EKOL dü O.
Dilerim yerinde rahat ve huzurlusundur..
Seni de,şekerli erişteni de asla unutmayacağım citlek Hacerimmm(çok konuştuğu için konu komşu tarafından kendisine takılan lakabıydı bu)...

* YA, ilk ilköğretim yıl sonu karnesini aldı ve notlarıyla bizi pek memnun etti..

* Ve sonunda ben teyze oldum.21 Haziran 2013 Cuma günü minicik bir beden varlığıyla bizi tarifsiz duygularla tanıştırdı.İnsan, evladından başka kimseyi böyle derin bir hisle sevemez gibi geliyor ya hani;sevebilirmiş meğer...Teyze olmak anne olmaya eşdeğermiş..Hamilelik süresince doktorlar bizi epey endişelendirse de çok şükür ki sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi karaböcüğüm..Hergün görmek,mis kokusunu içime çekmek istiyorum ama mesafeler engel oluyor maalesef.
4.cü çocuğum,minik kuzum,iyi ki girdin hayatımıza..
Hoşgeldin Tibet'immmm...

*  YA&RUve ZE yaz okuluna başladılar.Spor ağırlıklı tam gün devam ettikleri okulda şimdilik keyifleri yerinde görünüyor.Yüzme,basketbol,salon futbolu,tenis,badminton,satranç,drama,sanatsal faaliyetlerden oluşan okulun içeriği bizim açımızdan da tatmin edici diyebiliriz.Ağustos sonuna değin sürecek okulun ardından bizim YARUZE  triosu aynı ilköğretim okulunda (RU ve ZE anasınıfında) devam edecekler öğrenim hayatlarına,tabi hayırlısıyla...Artık RU ve ZE için kreş dönemi kapandı velhasıl...

* Haziran sonunda bir haftalık deniz,kum,güneş tatilimizi yaptık.Fethiye'de idik.Erkek kardeşim,eşi,kuzenim, eşi ve çocuğu ile birlikte keyifli bir 1 hafta geçirdik.Çocuklar bu senede üzmediler bizi.Kendi hallerinde tadını çıkardılar tatilin...Tatil gibisi yok...

* İş hayatı aynı hızla devam ediyor.Bol koşturmacalı,bazen sıkıcı,bazen nasıl geçtiğini bile anlamadığım, toplantılar için günü birlik şehir dışı seyahatler ederek,evle arasında sıkı mekikler dokuyarak geçiyor bir şekilde...Ev,iş,çocuklar,şahsi hayat sarmalında ara sıra tökezleyerek de olsa ilerliyoruz işte...Bu ara bir de taşınma mevzuları girdi gündemimize.Çocukların okul durumu ve eve artık sığamaz oluşumuzun sonucu olarak kendimize ait evimizi kiraya verip,kiralık ev arayışına girdik.Şimdilik girişimlerimizden olumlu bir sonuç çıkmadı fakat Ağustos sonuna dek bu işi çözüme kavuşturmalıyız hayırlısıyla...

İşte böyle blogcum,bizim mütevazi hayatımızdan kısa bir özetle vuslata ermiş olalım ne dersin?Dilerim uzun ayrılıklar girmesin bir daha aramıza...

Fotosuz,renksiz bir yayın oldu ama o kadarını idare ediver azcık ;)


17 Nisan 2013 Çarşamba

Cadı Anne ve Papatya Prenses...

Bir varmış bir yokmuş...
Zamanın birinde cadı mı cadı bir anne yaşarmış.
Bu cadaloz annenin, kendince dünyanın en şahane varlıkları addettiği 3 tane yavrusu varmış:YA&RU&ZE.
Anne cadıymış madıymış ama yavrularını herşeyin üstüne tutar,onlara duyduğu sevgiyle aşamayacağı engel yok bilirmiş.
Temposu pek ağırmış bizim cadının;sabah bir kargaşa bir kaos hep beraber evden çıkılır,okullular okullarına,çalışanlar işine gücüne gider,akşam kayıt geriye sarar, koştura koştura eve dönülür,asıl mesainin ağırı evde başlarmış...
Cadı anne tempoya ayak uydurmaya çalışsa da, mütemadiyen delirir, şalterleri tüm hiddetiyle atar, ortalığı kasıp kavururmuş..Zavallı yavrucaklar kimi zaman şaşkın ve ürkek bakışlarla oldukları yere siner,kimi zaman fırtınadan nasibini almamak için çil yavrusu gibi odalarına dağılır,bazen de işi deliliğe vurup gülme krizlerine girerek belki de annenin cadı kalbini yumuşatacaklarını düşünürlermiş...
Dedim ya, anne cadıymış ama bir anne ne kadar cadı olabilirse o kadar işte..Kızar,köpürür,delirir peşisıra duyduğu nedametle enkaza çevirdiği ortalığı toparlamaya kalkışırmış..Yavrucaklar, henüz kirlenmemiş melek gönülleriyle, annelerine her daim kucak açmaya hazır ve de nazırlarmış her şekilde..Cadı anneyi daha da fena hırpalarmış yavrularının bu koca gönüllü davranışları...Ama neylesin,her seferinde sil baştan dese de,netice de cadı işte...

Yine günlerden bir gün bir cumartesi,anne yavrucakları ile evde başbaşa imiş.Baba çalışıyormuş cumartesileri de..Anne, günü temizlik yaparak değerlendirmek istiyormuş bir yandan,zira hafta içi çöplükten hallice bir hal alan evini, ancak hafta sonları insan yaşar hale getirebiliyormuş.Hava da çok güzelmiş o gün,pırıl pırılmış gökyüzü.Çocukların evde tıkılıp kalması olmazmış..Nitekim yavrucaklar "anne bahçeye çıkabilir miyiz?" ısrarlarıyla başının etini yiyorlarmış annenin.Cadaloz anne daha fazla dayanamamış ve göndermiş önce iki erkeği bahçeye,peşisıra da kızını.(bahçeleri güvenli imiş,arkadaşlarıyla gönül rahatıyla oynayabiliyormuş çocuklar ama anne dakika başı balkona çıkıp kontrol ediyormuş yine de)

Çocukların ardından derin bir sükunete bürünen evde anne daha derin bir nefes alıp,haydi bismillah diyerek başlamış derleyip toplamaya..
Daha mutfağı toparlamaya yeni başlamışken kapı çalmış birdenbire.Gelen büyük oğlan YA imiş.Topunu istiyormuş.Anne gayet sakin vermiş,bir de öpücük kondurup göndermiş oğlunu..
ve dönmüş yarım kalan işine tekrar..
Aradan 10 dk geçmemiş ki,kapı yine çalmış.Bu kez RU imiş gelen;tuvaleti gelmiş, feci sıkışmış..İşini bitirip çıkmış tekrar dışarı..
Takiben, yaklaşık her 10-15 dakikada bir, türlü bahanelerle(su,çiş,şikayet..vs) bu şekilde süregitmiş durum.Anne, kapı her çaldığında cadılığa bir adım daha yaklaşıyor,biraz daha sivriltiyormuş tırnaklarını hınçla..
Defalarca açılıp kapanan elektrik süpürgesi,onlarca kez kurulanıp tekrar ıslanan eller,zilyon kere arşınlanan koridor,ele alınıp onlarca kez bırakılan toz bezi bla bla bla...
Ne yapılan işler içine sinmiş cadının,ne onca yorgunluğuna deymiş verdiği emek..Zira yorgunluğunun asıl müsebbibi çalan kapıları yanıtlamakmış.
Gerilen sinirlerine inat son bir gayretle yıkanan çamaşırları asmaya girişmiş ki,daha çıkalı 5 dk bile olmayan ZE'nin ardından yine çalmış kapı.Artık, kafasında çakan şimşekler eşliğinde savaş naraları atan milyonlarca sinir hücresi el el vermiş, aldığı hücum emrinin coşkusuyla koşar adım göreve ilerliyorlarmış..
Sivriltilen tırnaklarsa azgın birer pençe şeklini çoktan almışlar bile...
Önce inat edip açmamış kapıyı birkaç dakika.Sonra bakmış ısrarla devam ediyor,günah benden gitti deyip kasırga gibi tüm hiddetiyle, ardında ne varsa yıkıp geçerek ulaşmış kapıya ve hırsla sıktığı dişlerine yakışan korkunç yüz ifadesiyle açmış kapıyı.
ZE imiş karşısındaki..Cadı için ne farkedermiş ki kimin, ne için geldiği...Kolundan tuttuğu gibi bir hışımla sokmuş içeri kızı.Sendelemiş,düşmemek için zor tutmuş kendini zavallı yavrucak.Yüzünde şaşkınlık ve korku karışımı bir ifadeyle kalakalmış öylece.Annenin yüreğinde ise, ANNElikten, ANNE şefkatinden eser yokmuş o anda.İçinde en ufak bir sevgi ve merhamet emaresi olmayan bir seri katilden farksızmış hatta.Monster'in Aileen Wuornos'unu aratmıyormuş öyle ki...
Kızı bir yandan sarsarak içeri sokuyor, öte yandan "ne oldu,gene ne var" diye sesinin tüm çirkefliğiyle haykırıyormuş adeta...
Daha da fazlasını yapacak potansiyele sahip olduğu o an...
işte tam o an gördüğü ufacık bir kare,caninin kalbine paslı bir hançer sokmuş sanki..
Cani de olsa fena acımış yüreği;çok fena,tarifsiz...
Geberip gitmek,dünya üzerinden silinmek,en hararetli alevlerin içinde yok olup küle dönmek istiyormuş sadece..


Kız ufacık avucunda sıkı sıkı tuttuğu papatyaları,yüreğindeki sonsuz sevgi ve heyecanıyla annesine sunmaya hazırlanırken,annesinden gördüğü muamele feci acıtmış canını.Öyle ki ağlayamamış bile..Asılı kalmış göz bebeklerinde bir kaç damla,dökülememiş yanaklarına..yutkunmuş,yutkunmuş...
Arkasına saklamış papatyaları,tek bir kelam etmemiş..Cani utanmadan sormuş bir de "ne oldu kızım?" diye..Hiç yanıt vermemiş kız;konuşmaya mecali yokmuş zira..Hayal ettikleriyle,karşılaştıkları ne kadar tezatmış aslında...
Cani darma duman ettiği yüreği toparlamaya gayret etmiş utanmadan..Bir sürü safsata sıralamış tüm gün çok yorulduğuyla,bu nedenle gergin olduğuyla ilgili..Özürler dilemiş ardı ardına..Sarılmış kızına tüm arsızlığıyla..
Kız, bir melekten farksız varlığıyla açmış tüm kapılarını ona..
Yerin dibine girmiş cani,yerin kırk kat dibine...

Keşke ordan hiç çıkmasa...


6 Mart 2013 Çarşamba

Camekan...

Sol gözümüzdeki kaymaya nihayet bir tedavi şekli belirlendi.

































Nur topu gibi 1 numara hipermetrop astigmatımız var artık...
Ve iki de şirin camekanımız...

20 Şubat 2013 Çarşamba

Yuvadan erken uçtu...

RU ve ZE, malum ikiz.YA 2,5 yaşında idi onlar aramıza katıldıklarında..
Gelişleriyle hayatımızın ne denli zorlaştığını bir kere daha anlatmaya lüzum yok.Doğduklarından bu yana anneanne&dede&dayı destekli büyütüp getirdik bu yaşa.Bir dönem dönüşümlü olarak onlarda kaldı bir gün ZE,bir gün RU sırayla..Yakın olmalarının da artısıyla...

Dolayısıyla alışkınlardı onlar yuvadan ayrılmaya.Lakin YA hiç ayrılmadı bizden şimdiye dek.Çok nadirdir-o da eğer orada uyumuşsa ve ben sabahında işe gideceğimden uyandırmamak için-anneanne de gecelemesi.Kendilerini çok sevdiği halde -ki dayısına aşıktır resmen-istemez,kabul etmez kalmayı anneannesi dahi olsa...O nadir gecelerden birinde hiç huyu olmadığı halde gece uyanıp büyük çıngar çıkarmışlığı vardır öyle ki:
" Ben burda kalmak istemiyorum,kendi ailemi istiyorum.Ben ailemi çok seviyorum,sizi istemiyorummm" falan şeklinde...
Asla ve kat'a kabul etmez(di) kendi evi dışında kalmayı;ta ki sömestr tatiline dek...

Sabahları boş yere erkenden uyanmasın,dinlensin yavrucak diyerek anneannede kalmayı nasıl olduysa kabul ettiği bir akşam olanlar oldu ve o gün bugündür biricik ilk göz ağrım yuvadan uçtu!!!

Akşamları okuldan alıyoruz,evde yemeğini yiyor,ödevlerini yapıyor,birazcık kardeşleriyle vakit geçirip uyku saatine yakın "baba beni anneannemlere bırakır mısın?" talebiyle beraber 2.ci yuvasına uçuyor kuzu..
Bize göre ikinci yuva da O'nun nazarında birinci sıraya çoktan yerleşti bile.Zira geçenlerde annemlerde olduğumuz bir akşam laf arasında "sizin evde" bahsini bile kurar oldu artık...

Dün akşam giderken "anne yarın burada kalırım söz" diyor birde sıpa :)

Ee tabi evdeki sıkı disiplin orada yok.."Şu saatte uyunacak,hergün bir kitap okunacak,ödevler bitmeden TV izlenmeyecek bla bla...Anneanneyle oturup "Kim milyoner olmak ister" falan izliyorlar geç saatlere dek..
Bir de anneannesiyle yatıyormuş gece...Ohhh sıcacık,bende pek severdim annemle yatmayı,yumuşak yumuşak yastık niyetine mis gibi...

Anlayacağın blogcum,oğlan yuvadan uçtu;üstelik tahminimden pek erken...
Canı sağolsun,yabancıya vermedik nasılsa ;)

15 Şubat 2013 Cuma

15 Şubat Sevgililer Günü...

Bugün 15 Şubat Sevgililer günü :)
Herkesin kutladığı günü kutlamak zorunda mıyım arkadaş !!!
Bizim ki, bize özel olmalı :)

İşte bu resimdekiler de benim en büyük AŞKlarım...


































GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN...

6 Şubat 2013 Çarşamba

Related Posts with Thumbnails